25 Ağustos 2010 Çarşamba

YÖK'süz Anayasa değişikliği tartışmaları...

12 Eylül referandumuna şunun şurasında ne kaldı? Tartışmalar bana 'milenyum' saçmalığını hatırlatıyor. 1999 yılıydı ve 2000 yılı ile birlikte hayatlarımıza sihirli değnek değecek, jetgiller gibi yaşayacaktık, Kadıköy'den Karaköy'e ışınlanacaktık. Olmadı. Hala Tünel'e jeton atıyoruz.



Neyse...

Anayasa tartışmaları üç blok etrafında yürüyor ve aslında her ne kadar üç blok olsa da tartışmalar meydanlarda maddeler üzerinden değil de 'yandaş' ve 'candaş' medya üzerinden havuzlu-kooperatifli-boylu-poslu şeklinde yürüyor. İki 'taraf' da az buçuk içerik tartışmaya kalksa bu yaz sıcağında vatanseverliğin doruklarından demokrasinin kırlarına doğru serin bir yolculuğa çıkarıyor bizleri... Yani Alice serinlikler diyarında... EVET de çıksa HAYIR da çıksa 13 Eylül sabahı Çarli'nin çikolata fabrikasında hissedar olacağız hepimiz.



Daha önce, 26 Ekim olayları için, koca koca akademisyenlerin işini gücünü bırakıp, komisyonlar kurup 96 Beytepeli'yi günlerce sorguya çekip, tam final arifesinde, finallere de girmeyecekleri şekilde 7'sine 6 ay, 2'sine 1 yıl ve 1 öğrenciye de okuldan atılma cezalarını yağdırdığı süreçte de Anayasa Değişikliği Paketini gündeme getirmiştik YÖK Disiplin Yönetmeliği ekseninde... Demiştik ki 'Peki bizim anayasamız (TCK'mız) olan öğrenci disiplin yönetmeliğimiz ne olacak?'. Görünen o ki bir süre daha YÖK'lü demokratikleşmeye devam edeceğiz. Bir iki kez anamuhalefet partisi lideri cılız bir şekilde YÖK'ü kaldıracağız, dedi ve bir iki kez de iktidara hani YÖK'ü kaldıracaktın, dedi ama bu itirazlar havuzlu villalar kadar para etmiyor, pardon, oya dönüşmüyor.



Keşke başta kendi ÖTK'mız olmak üzere, demokratik gençlik örgütleri, öğrenci dernekleri, mezun öğrenci dernekleri, öğretim üyesi dernekleri, eğitim sendikaları bu tartışmalara, 12 Eylül Faşizminin YÖK üzerinden üniversiteler üzerinde kurduğu ve hala devam eden vesayetini konu etselerdi.



Oylanacak Anayasa değişikliği paketinde yok yok. 'Hür demokratik parlementer sistem'de üniversiteler ise biraz daha oyalanacak. Kenan Paşa'nın göz bebeği YÖK ve onun ceza yönetmeliği olduğu yerde duruyor ve bu ülke, bu 12 Eylül'de biraz daha demokratikleşecek. Daha bilimsel ve daha özerk üniversite isteyenler ise biraz daha üniversitelerin tam göbeğinde fişlenecek, yargılanacak, uzaklaştırılacak gerekirse joplanacak, gazlanacak... Üstelik bunlar artık daha 'demokratik' ya da 'sivil diktatörlük tehlikesini atlatmış' bir ülkenin başkentindeki ve dört bir yanındaki üniversitelerin hepsinde yaşanacak.



Görünen o ki, önümüzdeki sene 'Nerde Kalmıştık?' diye bir başlık atıp kaldığımız yerden aynı şeyleri epeyi bir zaman söylemeye devam edeceğiz anlaşılan.