9 Mart 2009 Pazartesi

tabloit

HOLLYWOOD

Kız arkadaşıyla kafede otururken, kahramanımız birden konuşmaya başlar;
-Büyükbabam hep şöyle derdi; ''Hey corç, iyi bir pilot olabilmek için önce tişört dikmelisin evlat'' ahh...sanırım ne dediğini şimdi anlıyorum.
Eee ne anladın abi?
Hollywood filmlerinde kahraman jönün mutlaka böyle felsefenin gözüne vurmuş bir büyükbabası olur. Hayatı tek cümleyle açıklayan kel alaka bir nasihat, daha çocukken jöne hayat felsefesi olarak verilir. Ama niyeyse anlamını yıllar sonra anlar bizim ''kahraman''.
ve kahramanımız koca bir hayatı devirmişcesine olgun, yakışıklı ve karizmatik, aynı zamanda esprili yapısıyla karşısındaki güzel bayanla muhabbetine başlar. Bayanı etkileyebilmesi için karşısında öylece durması yeterlidir. Hedede hödödö geçen zamandan sonra bayan ona klasik 5-5-5 le başlayan telefon numarasını verir. Mutlu bir aşkın ilk filizleri böylece hayat bulmuş olur. Herşey ilk 20 dakika çok güzel devam eder. Fakat kötü taraf yok mudur? tabiki vardır.
Rusya, genelde hollywood filmlerinin kötü taraf ihtiyacını karşılayan ülkedir. Bol bol örnek verebiliriz. Mesela Rocky 4'e bakarsak; Sovyet boksör Ivan Drago için; ''acaba hangi insanoğlu yenebilir ki bunu?'' sorusuna cevap ararken, bizim 1.70'lık İtalyan aygır Balboa, Knock Out'la maçı almasın mı? hemde Moskova'da. Filmde kızıl ordu askerlerinin bu olay üzerine Ivan'ı bırakıp Rocky'i desteklemesi de tamamiyle insan zekasına yapılmış bir hakarettir!!!
O tecrübemden sonra filmlerdeki hiçbir olaya şaşırmaz oldum. Demekki 7.sanatta gerçekten hiçbirşey imkansız değilmiş dedim. Ama burda amerikanların hakkını yemeyelim. Bu, her filmde kötü tarafın Rusya olduğu anlamına gelmiyor. Oranlarsak 4 de 1 lik bölümde kendilerine başka düşmanlarda üretebiliyorlar. Yetenekli senaristleri var yani Hollywood'un.
Her neyse, kötü adamlar kahramanımızı tenha bir yerde kıstırana kadar mücadeleye devam eder. Kahramanımız kaçar fakat ezik bir şekilde değil, son derece stratejik ve aksiyon dolu yöntemleri kullanarak.
Şöyleki;
Koşuşturma bir binada mı devam ediyor?
Havalandırma sistemi !!!
Oraya saklanmak son derece akıllıca bir yöntemdir ve sizi orada aramak kimsenin aklına gelmez. Üstüne üstlük o havalandırma koridorlarıyla binanın her yerine ulaşmak mümkündür.
Ya da sokakta geçen bir koşuşturma varsa, her zaman kalabalık bir dini törene rast gelirsiniz ve izinizi orada kaybettirmek hep mümkündür.
Tamam, hadi bu sefer yakalandı diyelim. Bu demektir ki, tamamiyle dövüş sanatlarına hakim akrobasinin olduğu bir kavga sahnesi izleyeceğiz; ve düşman sayısı ne kadar fazla olursa olsun, bizimkinin etrafında dans edip, dönüp durur. Arkadaşları nakavt oldukça sırayla kavgaya katılırlar..Sonuç mu? herkes yerde iki seksen yatarken kahramanımız dimdik ayakta tabi...
Araya komik bir olay ekleyeyim. Matrix 2'nin vizyona yeni girip gişe hasılatı yaptığı yıl, nedense Cüneyt Arkın bu olaya müdahale etmek istemiş. Şansa kanalları gezerken bi açık oturumda bunu konuşma yaparken yakaladım. Abartısız söylediği sözü buraya yazıyorum;
-Bu kadar saçma birşey izlemedim yahu, herif aynı anda 100 kişiyle kavga edip yara almadan kurtuluyor..
Allah aşkına yahu. Cüneyt amca sen değilmiydin tek bir atın üstünde Bizanstan girip Snt. Petersburg'tan çıkan? Neo'muzu rahat bırak!
Filme dönüyorum;
Senaryoyu biraz daha fantastik yaparsak;
Uzaylıların saldırısını hayal edelim. Mel Gibson'un ''İşaretler'' filmi bu serilerde tam bir fiyaskodur. Filmde uzaylılar ''amac değil araç'' olarak kullanılmıstır ve kesinlikle dini inançların propogandası yapılmıstır.
Her neyse bu uzaylılar kesinlikle A.B.D ye inerler ve orayı işgal ederler. Korkmayalım arkadaşlar, Amerikan Ordusu her işin üstesinden gelir!
Diyelim Amerika'nın uzaylılar tarafından işgal edildiği gün gerçekten oradaydınız. Yine korkmayın derim. Çünkü bölgenin Belediye Başkanının ilk endişesi şehirdeki turistler ve yakında açılacak bir sergi olur. Beğenmiyorsan izleme arkadaş. Sanat, gerçekten bu hassasiyeti gösteren insan ruhuna ihtiyaç duyar. Uzaylıda gelse sergini kaçırmayacaksın! Kısacası Amerikada olup oranın vatandaşı olmayan herkes güvendedir. Ama biz yeniden ekran karşısına dönelim. Ortada, ''insanlığın sonu mu geldi?'' dedirten bir işgal var ve eli silah tutan her erkek amerikan vatandaşı cepheye!!!
Kahramanımız savaşta aldığı ölümcül yaralara ragmen çıt çıkarmaz. Ama, iyi bir pilot olabilmek için tişört dikmesi gerektiği sırrını paylaştığı kız arkadaşı, ona pansuman yaparken çektiği acı, yeri göğü inletir. Kahramanımız o kadar centilmendirki pansumandan sonra kıza sadece teşekkür eder. Başka birşey etmeden evine döner. Aslında dönmek için bir taksiye biner, ve taksi onu kapısının önüne getirdiğinde elini cebine atıp gelen ilk parayı şoföre uzattığında para üstü beklemez! Çünkü tam ücreti vermiştir. Bir de para üstü falan, zamanmı kaybetsin? uzaylılar geldi diyorum.
Aksilikler kahramanımızın peşini bırakmaz ama hiç önemli değil. O zaten bütün bu giden tersliklere karşı mücadele etmeye doğuştan meğillidir.
Oturduğu mahalle boşaltılır. Güvenli bir bölgeye geldiğinde gece birkaç saat kestirecek bir eve yerleşir. Gece uyku tutmaz tabi, gördüğü kabus sonucu yatakta dimdik bir şekilde uyanırken kendisini, en ufak bir ışık almayan evde, kendi mimarisiymiş gibi ezberden gittiği mutfakta bulur. Buzdolabının kapısını açtığında, ekran karşısındaki seyircinin tüm detayları görebilecegi ışık çoktan sağlanmış olur. Atıştırır, yemek yerken bile karizmatik görünmeye çalışır.
Sonra oturur laptop'unun başına. 10 parmak klavyesiyle çalışırken arka fonda tabiki hoş bir müzik...Farklı farklı çekim açılarıyla kahramanın bir beyin fırtınası yaşadığını hissetmeyiz, adeta yaşarız. Ve sabah olur. Kahramanımızın masanın üstünde boş bir kahve bardağıyla uyuya kaldığını görürüz. Hmm...gece boyu çalışmış. Pat diye uyanır. Henüz seyircinin bile anlamadığı planıyla sabah ilk iş olarak kız arkadasının evine gider. Öyleki, sevgilisinin oturduğu binanın hemen önüne park etmek mümkündür. Arabayı kitlemez, camlarını bile örtmez. Dünyanın arabası çalınır ama bunlar hariç. Büyük buluşma gerçekleştiğinde ise kahramanımız; ''merhaba hayatım, bugun nasılsın canım?'' gibi kılıbık muhabbetlerle zaman kaybetmez. Arka planda büyük bir amerikan bayrağıyla filmin kilit noktasını beynimize kazır;
-'' Uzaylıların savunma mekanizmalarını çökertecek bir program yazdım Marry ''
Vayyyy be!!!
Meğersem bizimki dün laptopun başında koca bir insanlığı kurtarmış. Koçum benim!
Bu noktada, film eğer aileyle izleniyorsa anne babanın tepkisi bellidir;
-Bak millet bilgisayarla ne yapıyor? sende anca chat yap.
Asla yenemeyeceğimiz bir rakiple karşılaştırılmışızdır. Akabinde psikolojimize hiç önem verilmez. Böylesine bir suçlamanın da henüz panzehiri yoktur. Karşı tarafa laf anlatmamız da tabiki mümkün değildir. Susarız ve filmimize devam ederiz.
Nerede kalmıştık?
Hah..
Kahramanımız nasıl yaptıysa, bazı kızların solitaire,sims gibi oyunları oynayıp, winampta İsmail yk dinlediği türden bir bilgisayarda, uzaylıların savunma sistemini çökerten bir program yazıyor ve bunu tanıdığı yüksek yerlerdeki arkadaşları sayesinde amerikan başkanına kadar ulaştırıyor.
Dolayısıyla o artık filmde ulusal bir kahraman.
Arkadaşlar bu Sims'te bambaşka bir başlık. Aslında bir bilgisayar oyunu. Bilmeyenler için yazıyorum. Bir ev kurup karakterlerinizi işemesi için tualete yolluyorsunuz hepsi bu. Yıllar boyu bu oyun, yüksek baskılar sonucu bizim evide işgal etmiştir. Yeni başlayanlar...vazgeçin!!!
Şimdi filmimizin final sahnesi;
Yaklaşık 15 dk süren, filmin dönemine göre havada amerikanın son model savaş uçaklarını izlediğimiz dijital ortamlı savaş sahnelerinde bazen bizimkilerin, bazende karşı tarafın verdiği kayıpları izliyoruz ve hiçbir ülkeden yardım talep etmeyen amerika, tabiki her türlü teknolojiyi deviren ordusuyla tarihin en büyük zaferine imza atıyor !!! Nasıl bir olaysa diğer ülkelerin savaşa verdiği tepkiler seyirciye hiç yansıtılmıyor bu arada. Sanki diğer tüm ülkelerde herşey aynen devam ediyor. Yahu Putin'e bi telefon açsana.. O uzaylı bozuntuları daha dünyaya yaklaşmadan Moskova üzerinden yollayacağı bikaç bin balistik füzeyle işin üstesinden gelsin..Hayret birşey, illa yumurta deliğin agzına gelecek.
Biraz fazla geyik olsada hemen hemen her filmde adamların yüksek bütçelerle şov yaparcasına yaptıkları propogandaları izliyoruz aslında.
Seyirciyi aptal yerine koyan filmleride yok mu bunların? var!!!
Birkaç Hollywood klasiğini masaya yatıralım;
Görevimiz Tehlike;
Grubun beyni olan yaşlı adama, sürekli amerikan teknolojisini göstermek amacıyla garip bir kutuda görüntülü mesajlar gelirdi. Neyse bu adam mesajları aldıktan sonra alet: ''Bu makina 5 saniye içinde kendisini yok edecektir'' diyordu. Oturduğum yerden adamın çabuk hareket etmesi için strese girerdim. Adam hiç...umrundamı dünya...ben diyim 15 sen de 20 saniye. Ohoo bizim alet hala patlayacak?
Peki ya yılların Macgyver'ine ne demeli?
Klasik show tv ve atv kuşağı saçma amerikan filmlerinin en bombası. Utanmasa sakızdan nükleer bomba yapacak dallama.
Veya da 007 James Bond;
Bir tankla ön kaldırabilen, ona pati çektirebilen, Kuzey Kore'ye sörf yaparak girip, havada uçaktan uçağa mesafe tanımaksızın atlayan tek denyo. Acaba Amerika'lılar bu filmleri izleyip; ''Lan bizim ne ajanlarımız varmış be'' diyor mu gerçekten merak ediyorum.
Hepimizin yaptığı bu tür tespitler eminimki vardır.
Kontrol kulesinde konuşabilecek birisini bulan herkes bir uçağı indirebilir örneğin bu filmlerde, veya tokayla,telle herr türlü kapılar açılabilir.
Hala Avrupa Sineması'na karşı Hollywood diye ısrar etsemde, artık ezberlemiş olduğumuz bu klasikler yeni yeni filmlerde de hala çıkmaya devam ediyor. İzliyoruz ve izlemeye devam edeceğiz arkadaşlar.
Bir dedektif bir davayı ancak askıya alındığında çözebilir çünkü.
Neden mi?
E bariz gözüken bir cam varsa az sonra birisi ordan dışarı fırlayacaktırda ondan
Peki Hollywood hep basit midir bu kadar?
Hayır! tabiki hayır!
Örneğin bir Braveheart vardır ki...
Film hakkında hiçbir şey söylemek istemiyorum. Şu yeterli olacaktır:
William Wallace, az sonra İngiltere'ye karşı bağımsızlık savaşını verecek olan, cesareti kırılmış ordusunu karşısına alır ve derki....
''Her insan ölür; ama her insan gerçekten yaşamaz''

Attila Bakarov, Güzel Sanatlar Fakültesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder