28 Mayıs 2010 Cuma

'Sözde' ben bir öğrenci olmaya geldim

Mayıs ayı adeta öğrenci kıyım ayı oldu. Bilimsel çalışmalarından çok ulusal basında öğrencilerine açtığı soruşturmalarla gündeme gelen Hacettepe Üniversitesi'nde ilk olarak 26 Ekim 2009 günü gazete standına saldıran polis ve özel güvenlik görevlilerine karşı koyan 90 kadar öğrenciye soruşturma açıldı, sonra Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek'in geri aldırdığı EGO indirimini protesto ederek kampusteki otobüslere öğrenci arkadaşlarını bedavaya bindiren Öğrenci Kolektifleri üyesi öğrencileri hem polise gözaltına aldırıp hem soruşturma açıldı. Tabi bununla bitmedi soruşturma merakı: 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü çalışması yapan öğrencilere "çalgı çalmaktan ve müzik dinlemekten", 16 Mart'ta Saddam Hüseyin'in gerçekleştirdiği "sözde(!)" Halepçe Katliamı'nda ölenleri anmaktan, 18 Mart'ta yapılan Newroz/Nevruz kutlamasına katılan öğrencilere "asfaltı yakmaktan" soruşturma açıldı.

UZAKLAŞTIRMA VE OKULDAN ATMA

200'ün üzerinde açıldığı tahmin edilen soruşturmaların yanında, okul yönetimi öğrencilerinin ailelerine de bir mektup göndererek "çocuklarını adam etmesini" istedi.

Son olarak 26 Ekim olaylarından dolayı 8 öğrenciye bir dönem, 1 öğrenciye iki dönem ve 1 öğrenciye yükseköğretim kurumlarından atılma cezası verildi. Cezalar için 6 ay beklenerek final öncesi son Cuma açıklandı ve birer dönem uzaklaştırma alan öğrenciler final haftasından itibaren okula alınmayarak fiilen cezaları iki döneme çıkartıldı.

Uzaklaştırma cezalarını final haftasından itibaren uygulamaya koyan üniversite yönetiminin bu tavrı idari mahkemeden dönüp dönmeyeceği açılacak karşı davalar sonucunda belli olacak.

24 Mayıs 2010 Pazartesi

Hacettepe ne olur bizi balkabağına çevirme

SERHAT ERTUĞRUL

Hacettepe Üniversitesi’ne bağlı er-kek ve kız yurtlarının cuma ve cu-martesi yurtlara giriş saatinin gece 2 ‘den 12’ye alınması yurt öğrencileri tarafından protesto edildi.

Kampüste "Külkedisi" adlı bir masal oyunu tekrardan gösterime girdi, ama bu sefer ne ortada balkabağına dönüşecek araba ne de camdan ayakkabı var bu sefer öğrenciler var. Yurt öğrencileri bu sokağa çıkma yasağı politikasını ;yurt yönetimine karşı gerçekleştirdikleri ‘’sivil itaat-sizlik’’eylemleri ile yurtlara geç gire-rek protesto ediyorlar. Ve bir yan-dan ‘’Özgür kampüs istiyoruz"; "Yurtlar uyuma haklarına sahip çık"; "Susma sustukça sıra sana gelecek", "Oradan bakma aşağıya gel!" ‘’Müşteri değil öğrenciyiz" sloganlarıyla haklarını arıyorlar.

Ama öğrenci hareketlerinin temeli birbirinden uzak değildir.Çünkü ‘’öğrenci’’ sistem tarafından sürekli şekil verilmeye uygun ‘’hamur ‘’gibi muamele görür ama öğrenciler daima gereken cevabı verir… 2 ay önce aynı eylemi evet aynı eylemi Tayvan’da Ulusal Koahsiung Normak Üniversitesi Öğrencileri (‘’Stu-dents of the National Kaohsiung Normal University (NKNU))’ tarafından gerçekleştirildi ve yine bunda50 yıl önce Amerika Birleşik Devletleri’nin bir çok konuda siyasetini de ğişterecek 68 kuşağı öğrenci hare-ketlerinin temeli Kaliforniya, Berke-ley Üniversitesi’nde yine aynı yurt sorunları üzerinden başlayan eylemlilikleri gerçekleştiren; haklarına sa-hip çıkan öğrenciler tarafından atıldı.

Eylem sırasında yurt öğrencisi arkadaşlarımızdan biri Beytepe Posta-sı’na şunları dile getirdiler: Dışarda ‘’yetişkin bir birey ‘’olarak muamele görüp kampüs içerisinde ise gözet-lemelere; turnikelere; kameralara ,hatta hangi konuyu tartışıp tartışa-mayacağımıza dair kısıtlamalar ge-tirilip apoliteze edilmemiz ,bunları ‘’aştığımızda’’ da; ’’velilerimize’’ şikayet edilip çoçuk muamelesi gör-memiz yetmezmiş gibi bu sefer de giriş saatlerine kısıtlamalar getiril-mesi bizleri çileden çıkardı.’’dedi.

Yurt yönetimi bu sefer diğer kız kar-deşleri Rektörlük ve SKS ile ‘’Mo-dern Külkedileri’’nin isteklerine kar-şı artık kulak tıkayamayacaklarını hep birlikte göreceğiz...

Bizim Anayasamız olan Öğrenci Disiplin Yönetmeliği ne olacak?

CİHAN ELİGÜZEL

Gündem anayasa değişikliği… iktidar ve muhalefet evetçiler ve hayırcılar olarak bölünmüş, içerikten uzak kaotik bir tartışma ortamı devam etmekte Muhalefet, bu değişiklik paketiyle “rejimin son kalesi” yargının düşürülmeye çalıştığını iddia etmekte, iktidar ise zaten siyasallaşmış yargının bu yolla bağımsız bir niteliğe sahipolacağınısöylemekte. Özünde demokratikleşme niyeti ve hedefi olmayan bu değişiklik paketi, aslında kısmi olarak sendikal hakları genişletmesi açısından önemli. Ancak tasarıda memurlara toplu sözleşme hakkı tanınsa da hala grev hakkı tanınmıyor. Yargıdaki ikililiğe (Askeri ve sivil yargı) son verilmiyor. Seçim barajı düşürülmüyor, dokunulmazlıklar kalkmıyor… YAŞ kararlarının itiraza açık hale getirilmesi, savaş hali dışında sivillerin sadece sivil mahkemelerde yargılana-bilecek olması iyi; ancak en temelinde 12 Eylül’ün ürünü olan mevcut anayasanın ruhunda temel bir değişiklik olmayacak.

Gelgelelim bizim anayasamız sayılabileceği gibi aslında doğrudan TCK’mız (Türk Ceza Kanunu) olan Öğrenci Disiplin Yönetmeliği’ne… Anayasa ile aynı dönemin ürünü. 12 Eylül cuntacıları zaten toplumda çeşitli katmanlardan örgütlülüğü ve bilinçliliği temsil eden dört ana alanda iğdiş etme operasyonu gerçekleştirmişti. Bu alanlardan bir tanesi de üniversitelerdi. Üniversitelerde bir taraftan 1402 Sayılı Karar ile akademisyen kıyımı yapılırken diğer taraftan da “haylaz” öğrencileri hizaya sokmak için de TSK Öğrenci Disiplin Yönetmeliğinden devşirilerek YÖK Öğrenci Disiplin Yönetmeliği yürürlüğe sokulmaktaydı. Değişen zaman, şartlar ve ülke gündemiyle birlikte bu yönetmeliğin de artık değiştirilmesi gerektiği, eğer illaki olacaksa öğren-cilerin daha özgürlükçü bir yönetmeliğe tabi tutulması gerektiğini eğer illaki olacaksa öğrencilerin daha özgürlükçü bir yönetmeliğe tabi tutulması gerektiğini, en azından bu gerçekliği tartışmaya açmak gerektiğini düşünüyorum. YÖK Öğrenci Disiplin Yönetmeliği de bir nevi bizim ana yasamız sayılır ve özü de tıpkı 82 Anayasası’nın özü gibi yasakçı ve korumacıdır. Bu özün yansıması, metin incelendiği zaman çok rahat görülebiliyor.

Disiplin cezaları dört başlıkta toplanmış: Uyarı, Kınama, bir haftadan bir aya ve yıla olmak üzere uzaklaştırma ve yükseköğretim kurumlarından atılma… Bu başlıkların bentleri birbirlerinin benzeri olmakla birlikte bir sonraki bir öncekini kapsayacak şekilde düzenlenmiş. Yani disiplin soruşturmacılarının en üst düzeyden cezalar vermesi teşvik edilmiş.

Kınama, uzaklaştırma ve atılma maddelerinde ceza verilmesi öngörülen disiplin suçları arasında en yaygın ve bas-kın “suç” olarak siyasi faaliyetler tanımlanmış. Siyasi faaliyetlerde bulunmak, yükseköğretim kurumu duvarlarına siyasi içerikli afişler, duyurular asmak, resimler çizmek, si-yasi dernek faaliyetleri yürütmek, izinsiz toplantılar almak, yükseköğretim kurumları yöneticilerinin kararlarına karşı faaliyetlerde bulunmak gibi davranışlar doğrudan suç un-suru olarak görülmüş.

İlginç değildir ki, Türkiye’de devlet otoritesini yeniden sağlamak iddiasıyla yönetime el koyduklarını söyleyen cuntacıların bu mantığı Öğrenci Disiplin Yönetmeliğine de aynen yansımıştır. Siyasi suçlardan sonra kendine en çok yer bulan ceza gerektiren suç tanımlaması olarak “törenleri engelleyici tutum ve davranışlar” yer almış. Unutmadan ekleyelim, kopya çekmek de okuldan atılma sebebi…
Uyarı cezaları dışında kalan kınama, uzaklaştırma ve atılma cezalarına ise üniversite içinde itiraz etme yolları kapatılmış ve sadece idari mahkeme yolu açık bırakılmış.

Yani neresinden tutsanız elinizde kalacak bir yönetmelik… Hala yürürlükte. 26 Ekim 2009 günü okulumuzda yaşanan polis müdahalesinin, kafalarımızda patlayan gaz bombalarının, 69 Beytepeli’nin gözaltına alınmasının sebebi de işte bu metin. Çünkü bu metne göre, Kızılay’da ki kitapevlerinde devlet izinli satılan yayınların, yükseköğretim kurumlarında dağıtılması, okutulması yasak.

Bu yönetmelik üniversiteliye benim izin verdiğim ölçülerde düşün, diyor. Aslında düşünme, siyaset yapma, hak talep etme, ülke gündemine dair söz söyleme diyor.
Bugün de kampus hayatımıza baktığımızda birkaç demokratik gençlik örgütünün faaliyetleri dışında, öğrencilerin söz söyleyebileceği, düşünsel kültürel alanda kendini geliştirebileceği, hak talep edebileceği kanallar olması gereken başta ÖTK ve öğrenci klüplerinin yetersizliği, işlevsizliği yeterince göz önünde değil midir? Sözde özerk olan ama gerçekten bundan yoksun olan üniversitelerimizin daha demokratik ve daha özerk bir yapıya sahip olması için başta yükseköğretim kanunu ve YÖK’ün yapısı olmak üzere, tüm yükseköğretim sisteminin ve bu arada özellikle de Öğrenci Disiplin Yönetmeliğinin radikal bir değişime tabi tutulması zorunludur.

Şunu yapma, böyle davranma diyen bir yönetmelik yerine öğrencinin söz söyleme hakkını en geniş ölçütlerde tanımlayan, üniversite içi demokratik kamuoyunu sağlayacak örgütlenme özgürlüğünü tanıyan (öğrenci topluluklarını alanlarında faaliyet yürütmeye teşvik eden, maddi olanaklar sağlayan, yeni kulüplerin kuruluşundaki bürokratik engelleri kaldıran, ÖTK yönetim kurulu üyesi olmak için herhangi bir disiplin suçu işlememe ön koşulunu kaldıran ve ÖTK’ya üniversite yönetiminde söz hakkı veren, yasal demokratik örgütlenmelerin faaliyetlerine engel olmayan) tarzda yeniden düzenlenmelidir. Ancak böyle bir durumda gerçekten özerk ve demokratik bir üniversite varlığından söz edilebilir.

Öğrenci Disiplin Yönetmeliği’ne göz atmak isteyenler aşağıdaki linkten ulaşabilirler: http://dsmyo.ankara.edu.tr/yokdy.pdf

‘Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı’

Bahar şenliklerinin son gününe Ahmet Kaya protestosu damgasını vurdu. Serdar Ortaç sahneye atılan çatallar nedeniyle konserini tamamlayamadı. Aynı akıbete Adıyaman Üniversitesi’nde Ayna Grubu da uğradı.

Ortaç’a çatallı protesto

Şenliklerin son günü sahne alan Ortaç, Ahmet Kaya’nın hayaletinden bir türlü kurtulamıyor. Saat 22.00 civarında önce dansçıları sonra kendisi sahne alan ve Şeytan adlı şarkısını söyledikten hemen sonra “Ahmet Kaya ölümsüzdür”, “Bahtiyar” ve “Yaşasın Halkların Kardeşliği” sloganları eşliğinde 200 kadar Beytepeli’nin çatallı ve yumurtalı protestosuna uğradı ve sahneyi terk etmek zorunda kaldı. Sahneden yapılan anonslara rağmen 20 bin kişi şenlik alanını terk etti. 11 Yıl önce Ahmet Kaya’ya çatal atmıştı 1999 yılında Magazin Gazetecileri Derneğinin ödül gecesinde sahne alan Ahmet Kaya, “Merhaba dostlar ben bu ödülü halkıma armağan ediyorum. Bir de açıklamam var. Unutmamak lazım ki annem; Türklerle Kürtler ayrılmaz bir bütündür, derdi. Kürtçe bir müzik söyleyeceğim ve bunu klip yapacağım. Onu yayınlayacak yürekli bir kanal, delikanlı bir kanal elbette ki vardır” diye konuşmuş ardından aralarında Serdar Ortaç ve Ercan Saatçi gibi ünlü(!) simaların çatallı bıçaklı saldırısına maruz kalmıştı.


Bu sene de şenliklerde değişen bir şey yok


Sigara satışının yasak olduğu okulda üniversite memurları bile sigara, bira sattı. Beytepe işporta mekanı oldu. 3 gol atan 15 lira kazandı. Öğrenci topluluklarının silikleştirilip stand açamadığı okulumuz şenliğinde alakasız bir şekilde hayvanseverler stand açtı. Kavga gürültü eksik olmadı.
Sözler tutulmadı Olaylı ÖTK seçim sürecinden sonra seçilen yeni yönetimin ilk vaadini tutmadı. Geçen sayımızda gerçekleştirdiğimiz ÖTK röportajında Başkan Burak Bahadır şenliklere bu sene dışarıdan kim-senin alınmayacağını söylemişti. Ancak bu yıl ki bahar şenlikleri de geçen yıllardan bir fark ortaya koyamadı. Bahadır’ın yine aynı röportajda vaat ettiği şenlik gelirleriyle durumu kötü olan öğrenciler için burs fonu için ÖTK yönetiminin sözünü tutup tutma-yacağı merak konusuyken şenlikler yine eleştirilerin odağına otur-muş durumda. Konuyla ilgili olarak bize görüşlerini bildiren Hacettepeliler ise şenliklerimizi diğer üniversite şenlik-leriyle kıyaslayarak yetersiz olduğunu belirtikten ÖTK’ya ağır eleştirilerde bulundular.

‘ODTÜ işi biliyor’

Facebook üzerinden “Şenlikleri nasıl buldunuz? Şenliğimiz ODTÜ, A.Ü. gibi diğer üniversite şenlikleriyle kıyaslandığında neleri fazla neleri eksik? Sizce ÖTK yönetiminin değişmesi, şenliklerin kalitesini arttırdı mı?” sorularımıza yanıt verenlerden Deniz Kesmez: “ODTÜ bu işi biliyor. Bizim okulda şenliklerin tamamen göstermelik olduğunu fark ettim ODTÜ’ye gidince. Orada ÖTK'dan olmayan öğrenciler de şenliğe her açıdan katılım gösterebiliyorlar kendi emekleriyle, fikirleriyle, ürettikleriyle.üstelik bi alana da tıkılmıyorlar bizdeki gibi” Baran Özkaya: “Bence okuldaki şenlik daha çok amfi etrafına kurulmuş bir pazar yeri ve insanlarda alışverişe gelmiş gibi bi havası vardı daha çok. Okul genelinde şenliğin olduğu sadece akşamları fark ediliyor sabah normal okula gelinmiş gibi çok durgun geçti. ODTÜ ise her zamanki gibi Hacettepe'den çok daha güzel gerçekten insanlara o zevki tattıracak düzeyde bir şenlik organize etmişti. ÖTK'nın değişmesi hiçbir farklılık getirmedi bence hala aynı rezalet kavgalar, dışarıdan alakasız kişilerin alınması…” Tuğçe Çapar: “Bence bahar şen-likleri gece çıkan bir ünlünün kon-serinden ibaret olmamalıdır. Şenlik anlayışımızı değiştirerek başlama-lıyız. ODTÜ’de durum böyle değil. Mesela tüm gün şenlik tüm gün eğlence tüm gün öğrenci kendisini tam bir şenlik ortamında hissediyor. Bizse gündüzleri iki üç çarpışan arabayı getirerek şenliği tüm güne yaydığımızı düşünmekle kalıyoruz. Bu gündüz eğlenceleri sırasında ÖTK’nın ayrı bir çaba harcamasına da gerek yok 107 klu-bü olan bi okul buna yeter zaten her topluluk bir stand açıp kendince etkinlikler düzenlese öğrencide gündüz bir gondola bilmem kaç para bayılmaz. Kampüsümde şen-lik geceleri benim neden güvenliğim yok.”

ÖTK’DAN ORTAÇ YORUMU: ESKİ ÖTK YÖNETİMİNİN İŞİ

ÖTK yönetimi Facebook üzerinden yayımladığı bir açıklama ile Serdar Ortaç’a yönelik gerçekleştirilen Ahmet Kaya protestosunu eski ÖTK yönetiminin ve özel güvenlik şirketi ATK içindeki bazı kişiler tarafından organize edildiğini iddia etti. Bu açıklama ile eski ve yeni yönetimler arasında süregelen tartışma daha da alevlenecek gibi. Açıklamada “Eylem; Eski ÖTK yönetimlerinin organize ettiği Hacettepeli bir grup öğrenci tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu eylemin yapılma sebebi ise geçmiş yıllarda buradan sağlamış oldukları büyük rantın artık burs fo-nuna aktarılacak olmasıdır. Bu eylem çerçe-vesinde ne yazık ki üniversitemizin özel gü-venlik şirketi olan ATK'nın içinden bir takım şahıslardan da destek almışlardır” ifadelerine yer verilirken eylemi gerçekleştiren öğrenci-ler bir bildiri yayımlayarak ÖTK yönetimini yalanladı ve eylemi sahiplendi. Şenlik sonra-sı facebook üzerinden açılan “Hacettepe Ah-met Kaya’ya yapılanları unutmadı”, “Hacet-tepe ÖTK istifa etsin diyenler”, “Hacettepe 2010 şenliklerini eleştirelim” gibi gruplar üzerinden tartışmalar sürerken, ÖTK Başkanı Burak Bahadır kendi web sitesinden olaylar-la ilgili yeni bir açıklama yayımladı. Bahadır’ın açıklamalarına karşılık 2006-07 döne-mi ÖTK Başkanlığı’nı yapmış olan Emrah Işık ve Hüseyin Pilavcı da birer yazıyla karşılık verdi..

7 Mayıs 2010 Cuma

Yurtta kalan öğrencilerden 'saat' protestosu

Hacettepe Yurtlarında kalan öğrenciler, yurt girişlerinin 02:00'den, 12:00 çekilmesini protesto etti. Giriş saatlerinin 2 saat öne çekilmesini protesto etmek için 100 kadar öğrenci gece yarısı 02:00'ye kadar yurda giriş yapmadı. Eylemci öğrencilerden bir kısmı ise yurda girişlerde kimlik kartlarını basmadan yurda giriş yaptı.

ÖĞRENCİLERDEN YURT YÖNETİMİNE BESTE

Sıhhıye'deki yurtlarda ve özel öğrenci evlerinde kalan öğrenciler için böyle bir uygulamanın söz konusu olmadığını düşünen eylemci öğrenciler, yurt yönetiminin kendi sosyalleşmelerinin önüne bir engel daha koyduğunu belirterek, tepkilerini kendi aralarında yaptıkları bir beste ile dile getirdi:

"Yurt turnikesinden atlayamadım/Giriş 12 oldu katlanamadım/Bu müdürün işini anlayamadım/Toplanın arkadaşlar birlik olalım"

Öğrenciler tepkilerini geceyarısı 02:00'ye kadar top oynayarak, bir biriyleriyle sosyalleşerek ve sloganlarla dile getirdiler. Kendiliğinden gelişen bu eyleme ise Özel Güvenlik Birimleri'nin (ÖGB) her hangi bir müdahalede bulunmadığı öğrenildi.