21 Mayıs 2009 Perşembe

Şenlikler para bastı…

Bir şenlik daha bitti… Ama ne şenlikti! İlk gün popçu olduk, ikinci gün rockçı, üçüncü gün oryantalist-teknocu, dördüncü gün özgün-romantik insanlar olduk… Olsun ama ne eğlendik(!)

Kültür sanat boş, hasılat hoş!

Bahar şenlikleri, resmi tanımlamasıyla, ’10. Kültür, Sanat ve Spor Şenlikleri’ yani Ankara üni-versiteleri arasında en iyisi olduğu iddia edilen şenliğimiz sona erdi. Hemen hemen her gün olay çıkan şenliklerde, bıçaklı yaralanmalar, tacizler yine eksik olmadı. Şenliklerin dışarıya açık olması, güvenlik zaafını arttırırken rektörlük ise hasılatlarını kat ve kat arttırdı.

Nereden çıktı bu adamlar

Şenliklerin dışarıya açık olması ve girişlerin 10 YTL ile ücretlendirilmesini işgüzarlar için fırsata dönüştü. Öğrencilerin çantalarında bira satmasına alışıktık; ama koca koca adamların bira, si-gara, çiğ köfte, midye, giyim tezgahları açıp şenlik alanını resmen pazara dönüştürme-si şenliklerimizi diğer şenliklerden farklı kıldı.

BAM kendi başına takıldı…

Şenlikler 13 Mayıs Çarşamba günü Kenan Doğulu konseriyle başlayıp 16 Mayıs’ta Ezginin Günlüğü konseriyle sona erdi. Bu dört gün boyunca kendine has bir öğrenci profili bulunan Beytepe Alışveriş Merkezi ise dört gün boyunca ilgi oldağı oldu. Tüm bunlardan uzak kalmak isteyen ve kendini final haftasına hazırlamak isteyen öğrenciler ise genellikle Yeşil Vadi’yi seçti.

BEYTEPE FORUM

Merve DEVECİ
Hacettepe Ekonomi Topluluğu'nun bu yıl 5.sini düzenlediği ‘Ulusal Ekonomi, Siyaset ve Dış İlişkiler’ sempozyumu, Tuğrul Çubukçu salo-nunda, 4-8 Mayıs tarihlerinde ger-çekleşti.
“Demokrasi ve yerel kalkınma bağ-lamında Türkiye” konusunu günde-mine alan topluluk, bu konuda bir-çok ismi okulumuzda ağırladı.
Sempozyumun ilk gününde Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler fakül-tesi hocalarından Prof. Dr. Baskın Oran, konuşmasını “Türkiye'de kimlikler ve kimlik çatışması” üzerine yaptı. Genel olarak kimlik olgusunun ve Türkiye’ de etnik kimliklerin tanımını yapan hocamız, daha sonra bunların yarattığı çatışmaların ne-denlerini ve nasıl çözülebileceği üzerinde durdu.
ı gün ikinci konuk ise CHP İstanbul milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'ydu. Son dönemde yerel se-çimler ve yolsuzluk iddialarıyla gündeme gelen milletvekili, yerel kalkınma ve sosyal devlet olgusunu yönetimlerle uygulamanın önemi üzerinde durdu.
İkinci günkü konuklar Ufuk Uras ve Zeki Sezer’di. Siyasette yeni arayış-larla ilgili bir konuşma yapan ÖDP eski genel başkanı ve İstanbul ba-ğımsız milletvekili Ufuk Uras konuş-mada kendisini “solcu bir arkada-şınız” olarak betimledi. Türkiye’de kitlelerin örgütlenmesinin, sorunların çözümünde büyük yararı olacağını söylerken ; ‘sade’ vatandaşın siyase-te girmesinin ve siyasetin her türlü düşünceye açık olmasının gerekli-liğini anlattı. Daha sonraki oturum-da konuşan Zeki Sezer ise eski baş-kanı olduğu DSP’nin diğer siyasi partilerden farklı olduğunu vurgu-layarak partinin eski gücüne kavu-şacağına olan inancını belirtti.
Üçüncü gün Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkan adayı Murat Karayalçın konuktu. Yerel kalkınmanın dünyada ön plana çıktığını vurgulayan Karayalçın bu konuda Ankara ’nın eksiklerini belirtti. İkinci oturumda ise üniversitemizde İktisat bölüm başkanlığını yapan Prof. Dr. Orhan Morgil “yerel yönetimler ve kalkınma” konulu bir konuşma yaptı. Katılımcıları yerel yönetim organları ve işleyişi ve yerel yönetimlerin ekonomik hareketleri konusunda aydınlattı.
Sonunucu gün ise Beypazarı eski belediye başkanı Mansur Yavaş'ın bir konuşma yapması bekleniyordu. Konferans, kendilerini Devrimci De-mokrat(!) Yurtsever Öğrenciler ola-rak tanıtan bir grubun tepkisi yüzün-den; daha çok gerilime mahal verme-mek için, HEK tarafından iptal edil-di. Özgür düşünceyi hedeflediklerini belirten topluluk, üniversitemizin henüz buna yeterince açık olmadığı-nı söyleyerek; olayların tatsız bir du-rum almaması için konferansı iptal ettiklerini; ancak duruşlarını hiçbir zaman değiştirmeyeceklerini ve bütün siyasal görüşlere aynı mesafede olduklarını özetleyen bir yazı yayımladı. Kapanıştaki konuk ise ANAP eski genel başkanı Erkan Mumcu’ydu. Türkiye’deki demokrasi hayatından bahseden Mumcu, tecrübelerini ve siyaset hayatındaki anılarını anlattı. Bu sempozyum ile siyaset alanında tecrübeli birçok konuşmacı üniversitemize konuk oldu. Umarız daha ve daha büyük sempozyumlarla topluluklar bize yarar sağlamaya devam eder.

BEYTEPE FORUM

Gökmen KARSAVRAN
Geçen hafta kendine HEK adını veren ve Beytepe’de liberal anlayışın kalesi olarak ifa-de edebileceğimiz yapılanma, bütün kesim-lerden, medyatik birkaç siyasi aktörü çağırıp, siyaset ve dış ilişkiler konulu bir sempozyum düzenledi. Bir de alt konusu var; demokrasi ve yerel kalkınma bağlamında Türkiye. Fakat etkinlikle ilgili kampüsümüzdeki solun tartış-maları bir isim üzerinde odaklandı; Beypazarı eski belediye başkanı ve MHP Ankara Büyükşehir Belediye başkan adayı Mansur Yavaş.
Etkinliği düzenleyen grup, ısrarla bu bireyin Beypazarı eski Belediye Başkanı kimliğiyle çağrıldığını vurgulamış, kampüste sağ-sol çatışması olarak adlandırdıkları çatışmalarda taraf olmak istemediklerini belirtmiş, düşünce özgürlüğü kapsamında her fikre eşit mesafede olduklarını ifade etmişlerdir. Şimdi bütün bunları ele alalım.
Birincisi; iddia edildiği gibi her fikre eşit me-safede olunduğu tamamen yalandır. Kendi-leri liberal bir anlayışa sahiptirler. Sosyalist düşünceye olan mesafesiyle liberal düşünce-ye olan mesafesinin aynı olması bu söyledik-lerinden bağımsız olarak imkansızdır. Mese-la bu süreçte özgürlük ve faşizm kavramlarını ele alalım. Sosyalistler özgürlük kavramını proletarya cephesinden algılar ve Engels’in deyimiyle, ”Özgürlük, zorunlulukların bilince çıkartılmasıdır.” şeklinde ifade eder. Liberal-lerde ise durum çok farklıdır; özgürlük başka-larının alanlarına müdahale edilip edilmedi-ğiyle ölçülür. Faşizme gelince iş daha da ko-mikleşiyor Türkiye’de. Dünyadaki geçmiş pratiğiyle ve bugünkü ideolojisiyle her fırsat-ta “liberalizm ve komünizm” karşıtı olarak ifade eden bir anlayışa sen ne kadar safça eşit mesafedeyim dersen de. Seni yok etmeye ça-lışınca da biz size eşit mesafedeyiz demeye devam edersiniz. (…)Bu bireyi ister Beypa-zarı eski Belediye Başkanı kimliğiyle çağır, ister T.C. vatandaşı kimliğiyle. Bu, onun MHP üyesi olduğu gerçeğini değiştirmez. Bahsettiğimiz oluşumun Türkiye’de faşizmin temsilcisi konumunda olup olmadığını tartış-mayacağım. Bu oluşum her türlü söylem ve pratiğiyle, örgütlenme yapısıyla faşist bir ya-pılanmadır. Bununla ilgili sol oldukça zengin değerlendirmelere sahiptir. Konuyla ilgilenen arkadaşlar küçük bir araştırmayla pek çok kaynağa ulaşabilirler.
(…)Liberaller, iktidarlarının ellerinden kayıp gideceğini anladıkları zamanlarda faşizme başvurmaktan geri durmazdır. Sermaye ve temsilcileri liberal anlayışlarıyla faşizme ide-olojik olarak şeklen karşılardır. Ama bu on-ları faşizm uygulamaktan alıkoymaz. (…)Sempozyuma gelirsek; Mansur Yavaş kampüsteki solcu, devrimci öğrencilerin ça-basıyla programdan çıkarıldı. Bu sayede aynı grubun 4 yıl önce düzenlemiş olduğu, jandar-ma-rektörlük-İİBF dekanı Orhan Morgil iş-birliğiyle gerçekleştirilen ve devrimci öğren-cilerin kaba dayak ve plastik mermilerle yara-landığı, bu bahaneyle yirminin üzerinde dev-rimci öğrencinin atılmaya varan cezalarla uzaklaştırıldığı faşist terör tekrar yaşanmamış oldu. Süreci farkında olan ve kendisine düzenlenmek istenen aynı oyuna hiçbir şekilde izin vermeyen Beytepe’deki solcu arkadaşlara teşekkür ediyor ve kutluyorum.

Homofobi karşıtları Beytepe’de buluştu

4. Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma’nın Ankara’daki Beytepe ayağı, İletişim Topluluğu’nun desteğiyle 12 Mayıs Salı günü Edebiyat Fakültesi Bedrettin Cömert salonunda gerçekleşti

Oturumda ilk olarak İnsan Hakları Gündemi Derneği üyesi Ha-kan Ataman söz aldı. Ataman ‘Nefret Suçları, Nefret Söylemi ve İnsan Hakları’ adlı söyleşisinde, nefretin kökeninin Orta Çağ Avrupasına dayandığını belirterek konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘’30’lu yıllarda Hitler, Gestapo’da kurduğu merkezde eşcinsellik ve kürtajla mücadele ederek toplama kamplarında yak-laşık 100 bin eşcinseli katletti. Bu nefret duvarı Avrupa’da hala ortadan kaldırılamadı. Nefret yasaları ilk olarak 1985’te ABD’de çıkartılıyor. 90’lı yıllarda ise bu yasa-ların kapsamı genişletilerek ırk, din, cinsiyet gibi tanımlamalar ek-leniyor. Avrupa’da ise AGİT nef-ret suçlarını aynı zamanda ‘önyar-gı suçları’ olarak tanımlıyor. Tür-kiye’de ayrımcı yasalar olmama-sına rağmen toplum hayatında cid-di fiili ayrımlar var. Bu durumun ortadan kaldırılması için pozitif ayrımcı yasaların çıkarılması ve sosyal politikaların izlenmesi gere-kiyor.” Daha sonra Avukat Senem Doğanoğlu, bir transeksüelin katledilmesi ile ilgili olan Erya- man davası hakkında konuştu. Doğanoğlu, Eryaman’da oturan ve çalışan transeksüellerin silahlı çe-telerce göçe zorlandığını ve bir transeksüelin katledildiğini; tutuk-lanan dört failin iki yıl yattıktan sonra serbest bırakıldığını belir-terek; Ağır Ceza Mahkemesi’nin bu çeteler için yaptığı ‘önyargılı bir grup’ tanımlamasının kendileri için bir kazanç olduğunu söyledi. Daha sonra söz alan Pembe Hayat üyesi Buse Kılıçkaya ise şunları söyledi: “Biz uzaydan gelmedik. Burada aynı nefesi paylaşıyoruz. Hrant’dan çok da farkımız yok. Nefretin mağdurlarıyız. Sapkınlık-la suçlanıyoruz; ama on dört aylık bebeğe biz tecavüz etmiyoruz. Önyargılarımızla yüzleşmeliyiz.”

Carettelar Hacettepeli gönüllülerini arıyor


Soyu tükenme tehlikesi içinde olan ve Türkiye’de Akdeniz sahillerini üreme alanı olarak seçen caretta carettalar için Ekolojik Araştırma Derneği (EKAD), deniz kaplumbağaları araştırma ve koruma projesi için gönüllüler arıyor. Üç ay sürecek, üç bölümden oluşan çalışmalar için, katılımcı-ların beslenme, ko-naklama ve yerel ulaşım masraflarını EKAD karşılayacak.


Projeye katılmak için İletişim adresi; http://www.ekad.org/, gonullu@ekad.org, info@ekad.org

Beytepeli Hayvanseverlerden Barınak Ziyaretleri


Sadık Yılmaz


İlkini 23 Nisan tarihinde gerçekleştirdiğimiz, Gölbaşı Hayvan barınağı ziyaretimizin bir ikinci ayağı, 09 Mayıs Cumartesi günü gerçekleştirildi. Daha öncesinde 3 kişi olarak yapılan ziyaretimiz, bu sefer birkaç öğretim görevlisinin de katılımı ile 19 kişi ile gerçekleştirilmiştir. Barınakta var olan 3 bin civarında köpek, bizim bu ziyaretimizden oldukça memnun oldular. Gönüllüler olarak toplanan 500 TL. ye yakın para ile 165 kg. köpek maması alındı. İşin bu maddi boyutu ya da mama kısımları hariç, o köpeklerin bekledikleri şey biraz da ilgi ve sevgi idi. Arkadaşlarımızın etrafında dolanan ve bizler ile oyun oynamak isteyen bu köpeklerin barınaklardaki durumları gerçekten kötü ve içler acısı. Pek çok köpeğin önünde boş yemek kapları, dolu olanların içinde ise sulu ekmekler vardı. Belediyenin sağlamış olduğu yardımın ekmekten başka bir şey olmadığı barınaklarda, pek çok köpeğin yağmurdan ya da güneşten korunacak herhangi bir kulübeleri ya da benzeri bir malzemeleri yok. Hayvanseverler olarak bu konuda da yine üstümüze düşeni yapmaya kararlıyız.
Günümüz dünyasında, evrensel ahlaki değerlere ulaşmış toplumlarda her türlü canlının ve doğal yaşamın önemi ve değeri bilinmektedir. Bu köpeklerin, ya da diğer tüm canlıların en az insanlar kadar sokaklarda, bahçelerde yani insana ait gibi görünen her yerde yaşam hakları vardır.
Geç ya da yetersiz de olsa, ülkemizde artık 5199 sayılı bir yasa var. Ve bu yasa ile hayvanların hakları korunma altına alınmıştır. Bu yasanın amacı; “hayvanların rahat yaşamlarını ve hayvanlara iyi ve uygun muamele edilmesini temin etmek, hayvanların acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı en iyi şekilde korunmalarını, her türlü mağduriyetlerinin önlenmesini sağlamaktır.”
5199 sayılı yasa, hayvanların, gerekli müdahaleler yapıldıktan sonra, kısırlaştırılan, aşılanan ve rehabilite edilen hayvanların alındıkları ortama bırakılmasını hükme bağlamıştır. Ama maelesef barınaklarda yaşamak durumunda kalan binlerce hayvan bu hakkından mahrum bırakılmıştır. Barınaklar, insanlar için kapatma cezasına çaptırıldıkları yerler gibidir. Ki bu kapatma cezasına maruz kalmış insanın da suçsuz olduğunu ve sadece insan olduğu için cezaevlerine konulduğunu düşünün...
Hayvanların evleri, sokaklar, parklardır; barınaklar değildir.
Yasanın ne kadar uygulandığı tartışılır elbette. Fakat bizlerin en azından üniversiteli öğrenciler olarak, bulunduğumuz ortamlarda, doğal yaşamı koruyan, hayvan haklarına saygılı ve onlar ile birlikte yaşayabilen gençler olabiliriz. Ki bu yolla ancak ve ancak, kampüsümüzde kimsenin ama kimsenin hayvan öldürmesine, bırakın öldürmeyi en ufak bir zarar vermesine engel olabiliriz.
Son olarak; herhangi bir yerde herhangi bir hayvana zarar verildiği yada bir hayvan cesedi görüldüğünde 212 20 47 nolu Çevre Bakanlığından yetkili birimin aranması gerekmektedir.

http://www.facebook.com/group.php?gid=54719156493

‘…biz kadınlar toplandık!’

Eda ÇEKİL

23 Nisan Perşembe günü Beytepeli kadınlar, sorunlarını konuşmak için bir araya geldi. Okulu-muzda kadın sorununa dair söz söylemek için nasıl yan yana durulabileceği üzerine konuşuldu. Bu toplantıdan çıkan sonuç ne olursa olsun toplantının kadınlar için oldukça önemli bir toplantı olduğu kanaatinde-yim. .Benimle aynı se-vinci paylaşan kaç kişi var bilemiyorum, ama benimle aynı kaygıyı taşıyan başkalarının da varlığını hissedebiliyorum. Üç yıldır bulunduğum Beytepe’de anmalar, paneller oldu; ülkede darbeler, seçimler, krizler oldu. Bu durumların kadınlar üzerinde çifte baskı oluşturduğunu göremedik çoğu zaman. Kadınları ve kadın so-rununu sadece 8 Mart’larda hatırladık. Sonra kadın mücadelesinde erkeğin yerini ve kadının ikincil konumunun tarihini tartışarak alanlara çıktık. Her 8Mart’ta bölünmüş yürüdük… Öğrencilik hayatımızı geçirdiğimiz kampüsümüzda kadının yerini hiç düşünmedik, belki gerek bile duymadık. Oysa kadınlar yaşamın her alanında maruz kaldığı ayrımcılığa ‘bilim yu-valarında’ da maruz kalıyor. Kadınların kampüste hocalar ve doktorlar dahil birçok ki-şinin tacizine maruz kaldığını, şenliklerde tecavüze uğradığını, yurtlarda erkeklerden farklı muamele gördüğünü, mühendisliklerde garipsendiğini, tartışma kürsülerinde fikirleriyle önemsizleştirilerek korkularına korku ekildiğini vs. hepimiz görmezden geldik. Belki daha da kötüsü bunları kuruntu, burjuva takıntısı olarak adlandırdık. Okulumuzda hissettiğimiz eksiliği kendi-miz doldurmak için; kadın sorununa dair neler ve nasıl yapı-lacağı üzerine konuş mak ve kendimize bir hat belirlemek için 11 Mayıs Pazartesi günü saat 5’te tekrar toplanıyoruz .

Son anda iptal edildi…

Mansur Yavaş gerginliği

Hacettepe Ekonomi Topluluğu (HEK) tarafından düzenlenen Ulusal Ekonomi, Siyaset ve Dış İlişkiler Sempozyumu’nda Cuma günü panelist olarak MHP Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mansur Yavaş’ın çağrılması kampüste büyük gerginliğe yol açtı. Mansur Yavaş’ı istemeyen sol görüşlü öğrenciler HEK yönetimine, konferansın iptal edilmesini, aksi takdirde istenmeyen olayların yaşanacağını bildirdiler.

HEK sempozyumu iptal etti

Konferansı iptal etmek zorunda kalan HEK, bir bildiri yayımladı. Bildiride bu sempozyumun daha önce dört kez yapıldığı ve her görüşten siyasetçinin konuşmacı olarak katıldığı belirtilerek şu ifadelere yer verildi: “HEK olarak geçmişte tüm zorluklara ve istenmeyen olaylara karşı düşünce özgürlüğü adına, tüm konuş-macılara bu kürsüde konuşma fırsatı tanıdık. Bu duruşumuzda bir değişiklik olmayacaktır”

‘sistemi meşrulaştırıyorlar’

Devrimci, Demokrat, İlerici, Yurtsever imzasıyla karşı bildiri yayımlayan öğrenciler, düşünce özgürlüğünün esas savunucularının kendilerinin olduğunu belirterek şu sözlere yer verildi: “Üniversitemizin kimsenin baskıdan kafasını kaldıramadığı bir hapishane haline gelmemesi için savaş veriyoruz. Irkçılık içeren, sistemi meşrulaştıran her etkinlik karşısında bizi bulacaktır.”

10 Mayıs 2009 Pazar

Darwin 200, evrim teorisi 150 yaşında!

Biyoloji Bölümü Topluluğu, Darwin’in 200. Doğum yıldönümünde ‘Darwin ve Evrim’ sempozyumu düzenledi. 28-29 Nisan tarihleri arasında İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi(İİBF) Tuğrul Çubukçu salonunda gerçekleştirilen sempozyumun açılış konuşmasını yapan bölüm öğretim üyesi Prof. Dr. Selim Çağlar, bağnazlığın militan fanatizmi karşısında tek güvencenin bilgi olduğunu belirterek konuşmasını şöyle sürdürdü: “Darwin ve onun evrim teorisine yöneltilen saldırılar aslında özgür düşünceye yöneltilmektedir. Aklın kuraklaştırıldığı bu dönemde kuşkusuz Darwin ve Galileo gibi insanlar yine geleceklerdir dünyaya” dedi.

BEAGLE SEYEHATİ

Biyoloji Bölümü öğrencisi Zeynep Yurtkuran, Darwin’in İngiliz donanması tarafından harita çıkartmak üzere görevlendirilen Beagle Gemisi ekibiyle 5 yıl boyunca Latin Amerika, Afrika, Asya ve Avustu-ralya kıyılarına yaptığı seyahatlerde ilk sistematik gözlemlerini gerçekleştir-diğini belirte- rek, bu 5 yılın evrim teorisi için kilit bir noktada yer aldığını söyledi. Sempozyum, Doç. Dr. Ali Dönmez’in Bitkilerin Evrimi; Araş. Gör. İ. Kudret Sağlam’ın Evrim ve Gelişim; Prof. Dr. Y. Selim Erdal’ın İnsanın Evrimi adlı sunumlarıyla sona erdi.

Beytepe’de hayvan ölümleri devam ediyor


Bahar döneminin başında kampüsümüzün bir parçası olan hayvanların ortadan kaybolması ile zehirlendikleri iddiaları ortaya konmuştu. Yaptığı bir açıklamayla bu iddiaları yalanlayan rek-törlük, Büyükşehir ve Çankaya Belediyelerinin, Angora Evleri’nden gelen şi-kayet üzerine kam-püsteki hayvanları toplamış olabileceğini belirtmişti. Ancak daha sonra öğrenciler kampüsün çeşitli yerlerinde hayvan cesetleriyle karşılaşmaya başladı- lar. Son olarak facebooktaki ‘Hacet- tepe Beytepe Kampüsündeki hayvan katliamını kınayanlar’ grubuna Esra Erkişi adlı öğrencinin gönderdiği fotoğraflar rektörlüğün açıklama sına dair kafalarda soru işaretleri oluştu-ruyor. Esra Erkişi gruba yazdığı yazıda kardeşinin, özel öğrenci evleri civarında ağzından köpükler gelerek can çekişen ve ardından ölen bir köpek gördüğünü; resim çeken öğrencilere kendisini güvenlik şefi olarak tanıtan Süleyman adlı kişinin ‘’Nereye şikayet ederseniz edin, bir halt edemezsiniz’’ dediğini belirtti. Rektörlük tüm bu gelişmeler karşısında sessizliğini koruyor.

Beytepe’de çoşkulu 1 Mayıs kutlaması


BU YIL İKİNCİ DEFA KUTLANDI


Beytepe 1 Mayıs Platformu tarafından 29 Nisan’da gerçekleştirilen 1 Mayıs etkinliği, yemekhane önün-de başladı. ‘Üniversitelerin ticarileştirilmesine; kapitalizme ve krize; emperyalist savaşlara karşı 1 Mayıs’a!’ pankartı açan öğrenciler, sık sık ‘‘yaşasın 1 Mayıs, Biji yek gulan; yaşasın halkların kardeşliği; parasız eğitim parasız sağlık’’ sloganlarını attı.


ÜÇ HAFTA ÖNCE BAŞLADI


Öğrenciler, Beytepe 1 Mayıs Platformu ile geçen seneki çağrı etkinliğinin aksine bu sene kapsamlı bir etkinlik düzenlediler. Üç hafta boyunca kütüphane karşısında kurdukları çayhane ile üniversitemizdeki yerel sorunları ve ekonomik krizi gündemleştirerek; bir hak arama günü olan 1 Mayıs’ı Beytepe’ye taşıdılar.


'GELECEĞİMİZ KARARIYOR'


Etkinlikte okunan açıklamada, 2009 baharında ekonomik krizin sonuçlarının giderek ağırlaştığı belirtilerek; emek sömürüsünün devamı için halklara kirli savaşların dayatıldığı söylendi. Açıklama şöyle devam etti: “Yıllar önce dört işçi önderinin çaktığı bu kıvılcım, tarihe işçi sınıfının ve burjuvazinin hesaplaşma günü olarak geçmiştir. Bizlerin de geleceği, işçi sınıfının eseri olacak yeni dünyanın inşasında onun yanında saf tutmaktan geçecektir’’ denildi. Etkinlik daha sonra Şair Özgür Başkaya’nın şiir dinletisi ile devam etti. Ardından gerçekleştirilen canlı müzik dinletisinde halaylar çeken öğrenciler, eylemlerine burada son verdiler.